When it occurs in an unorganized type in soft tissue, it is referred to as heterotopiccalcification.
Yumuşak dokuda düzensiz bir biçimde meydana geldiğinde buna heterotopik kalsifikasyon denir.
When it occurs in an unorganized type in soft tissue, it is referred to as heterotopiccalcification.
Yumuşak dokuda düzensiz bir biçimde meydana geldiğinde buna heterotopik kalsifikasyon denir.
soft swelling
Soft swelling, vücutta bir bölgede yumuşak dokularda meydana gelen şişliktir. "Soft" (yumuşak) terimi, şişliğin kemik ya da sert doku yerine, genellikle deri altı yumuşak dokularda oluştuğunu ifade eder. Bu tür şişlikler, inflamasyon, enfeksiyon, travma veya vücudun farklı tepkileri sonucu oluşabilir.
mandibular symphysis
Trauma
Bu açıklama, 6 yıl önce gerçekleşen bir travma sonrası, 28 yaşındaki bir erkek hastada alt çene simfizisi bölgesinde, ağız içinin hem yanağa (bukal) hem de dil tarafına (lingual) yakın bölgelerinde yumuşak şişlikler olduğunu gösteriyor. Bu tür şişlikler genellikle yaralanma, enfeksiyon veya çene kemiğinde oluşan hasarın bir belirtisi olabilir.
sensor-filmplacement inintraoralradiographs
Dijital sensörler ve filmler, hasta için daha az rahatsızlık yaratacak şekilde yerleştirilir. İntraoral röntgen yöntemleri, hızlı ve minimal rahatsızlıkla sonuçlanabilir, bu da hastaların konforunu artırır.
Artefacts
Artefaktlar, görüntüleme sırasında, özellikle diş restorasyonları (dolgu, kaplama, vb.) gibi metal veya sert materyallerin varlığından dolayı oluşan hatalı ya da yanıltıcı görsellerdir.
High patient comfort
Yüksek Hasta Konforu
High sensitivity forcaries, periodontaldefects andperiradicular lesions.
Yüksek çözünürlük, diş çürükleri, diş eti hastalıkları (periodontal defektler) ve kök çevresindeki periradiküler lezyonlar gibi durumları tespit etmekte etkilidir. Bu, erken tanı ve tedavi için kritik bir avantajdır.
Geometrically preciseand exact images
geometrik olarak hassas ve kesin görüntüler
Retreatment indications
Retreatment indications, kök kanal tedavisinin (endodontik tedavi) tekrar yapılması gerektiğini gösteren durumları ifade eder. Daha önce tedavi edilmiş bir dişin, çeşitli nedenlerle başarısız olması veya yeni sorunlar gelişmesi durumunda tekrar tedaviye ihtiyaç duyulur.
extrusion
çıkarma
Preventing apicalextrusion of rootcanal contents.
Kök kanal içeriğinin apikal dışarı taşmasını önleme
During EndodonticTreatment
Endodontik çalışma boyunun anatomik apeksin yaklaşık 1 mm kısa belirlenmesinin birkaç önemli nedeni vardır:
Distinguishinganatomic apex fromradiologic apex atthe working lenghtdetermination
Bu ifade, kök kanal tedavisinde kök kanalının son noktasını doğru bir şekilde belirleme sürecini anlatır. Burada iki önemli kavram öne çıkar:
Anatomik apeks:
Diş kökünün doğal yapısının sonlandığı noktadır. Genellikle, dişin fizyolojik olarak sonlandığı yer olarak kabul edilir. Radyolojik apeks:
Röntgen görüntüsünde görülen kök ucudur. Radyolojik görüntü, bazen anatomik apeksi tam olarak yansıtmayabilir; yanıltıcı olabilir.
Iatrogenic defects
Iatrogenic defects, tıbbi veya diş hekimliği uygulamaları sırasında istemeden oluşan hasar veya problemlerdir. "Iatrogenic" terimi, Yunanca kökenlidir ve "doktor kaynaklı" anlamına gelir. Bu tür hatalar, tedavi veya prosedür sırasında yapılan yanlışlıklar ya da öngörülemeyen yan etkiler sonucu meydana gelebilir.
Diş Hekimliğinde Örnekler Kök Kanallarında Perforasyon: Kanal tedavisi sırasında kökün yanlış delinmesi. Dişin Fazla Törpülenmesi: Protez veya dolgu hazırlığı sırasında diş yapısının gereğinden fazla alınması. Komşu Dişin Zarar Görmesi: Bir dişe işlem yapılırken yanındaki dişin yanlışlıkla hasar görmesi. Periodontal Hasar: Diş eti veya çevre dokuların yaralanması.
Dimantions of the coronal/radicular pulp chamberand calcifications
Kronal/köksel pulpa odasının boyutları ve kalsifikasyonlar
Follow-up
takip etmek
Diagnosis of odontogenic and nonodontogenic pathologies
Odontojenik patolojiler:
Dişlerden veya dişlerle ilişkili dokulardan kaynaklanan hastalıklardır. Örnekler: Diş apseleri Kistler (odontojenik kistler) Diş kaynaklı tümörler Nonodontojenik patolojiler:
Dişlerle doğrudan bağlantısı olmayan ancak ağız veya çene bölgesini etkileyen hastalıklardır. Örnekler: Sinüs enfeksiyonları Kemik tümörleri Travmalar veya sistemik hastalıklara bağlı lezyonlar
It captures the image as three-dimensional pixel units called voxels. This allows the imageto be of higher resolution.
Görüntüyü, voxel adı verilen üç boyutlu piksel birimleri olarak yakalar. Bu, görüntünün daha yüksek çözünürlükte olmasını sağlar.
Low radiation dose
Düşük radyasyon dozu
spinal and cranial nerves.
Spinal ve cranial sinirler, vücutta merkezi sinir sistemine bağlı farklı sinir tipleridir ve aşağıdaki şekilde tanımlanabilir:
Spinal Nerves (Omurilik Sinirleri): Omurilikten çıkan sinirlerdir. İnsan vücudunda toplam 31 çift spinal sinir bulunur. Vücudun çeşitli bölgelerine duyusal ve motor sinyalleri iletir. Görevleri: Kas hareketlerini kontrol etmek, duyuları (dokunma, sıcaklık, ağrı vb.) beyne taşımak. Cranial Nerves (Kafa Sinirleri): Beyinden (beyin sapından) doğrudan çıkan sinirlerdir. İnsan vücudunda toplam 12 çift cranial sinir bulunur. Baş, yüz ve boyun bölgelerine hizmet eder. Bazıları duyusal, bazıları motor, bazıları ise karma sinirlerdir. Görevleri: Görme, işitme, tat alma gibi duyuları taşımak ve yüz kaslarının hareketini sağlamak.
To isolate the axon in order to prevent it from being affected by the stimuli ofsurrounding neurons.
Aksonu, çevredeki nöronların uyaranlarından etkilenmesini önlemek için izole etmek.
To allow the action potential to spread extremely rapidly along the axon
Hareket potansiyelinin akson boyunca son derece hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamak için.
discontinuous formations
kesintili oluşumlarla
Myelin sheath surrounds the axon withdiscontinuous formations called ‘node of Ranvier’ and has two extremely importanttasks.
Miyelin kılıfı, aksonu 'Ranvier düğümü' olarak adlandırılan kesintili oluşumlarla sarar ve iki son derece önemli görevi vardır.
ap between two adjacentmyelin sheath is called node of ranvier.
İki bitişik miyelin kılıfı arasındaki boşluk, Ranvier düğümü olarak adlandırılır.
neuroglia
Nöroglia (veya glial hücreler), sinir sisteminde nöronlara destek, beslenme, koruma ve izolasyon sağlayan hücrelerdir.
myelinated nerve fibres are envelope with schwann cells, a type ofneuroglia which forms a myelin sheath around the Axons
Myelinli sinir lifleri, aksonlar etrafında miyelin kılıfı oluşturan bir nöroglia türü olan Schwann hücreleriyle sarılmıştır.
cerebral cortex
Cerebral cortex (beyin korteksi), beynin en dış tabakasını oluşturan, ince ve gri renkte bir yapıdır. Bu bölge, beynin yüksek düzeydeki fonksiyonlarını, yani düşünme, öğrenme, hafıza, dil, duyusal algı ve motor kontrol gibi karmaşık süreçleri yönetir.
Multipolar neuron : with one axon and two or more dendrites; found incerebral cortex
Multipolar nöron: Bir akson ve iki veya daha fazla dendrit içerir; beyin korteksinde bulunur.
n chemical synapse the membrane of pre and post synaptic neurons are separatedby a fluid filled space called synaptic cleft and chemicals called neurotransmitterare involved in transmission of impulse at the synapses.
Kimyasal sinapslarda, presinaptik ve postsinaptik nöronların membranları, sinaptik yarık adı verilen sıvı dolu bir boşlukla ayrılır ve bu sinapslarda nörotransmitter adı verilen kimyasallar, impuls iletiminde rol oynar.
synaptic cleft
Sinaptik yarık, presinaptik ve postsinaptik nöronlar arasında bulunan ince boşluktur. Bu boşluk, nörotransmitterlerin bir nörondan diğerine geçmesini sağlayan alandır. Ancak, bazı sinapslarda doğrudan bir bağlantı olabileceği için bu boşluk her zaman mevcut olmayabilir.
postsynaptic neurone
Postsinaptik nöron, bu kimyasal sinyalleri alır ve bu sayede sinir iletimi devam eder.
Presynaptic neurone
Presinaptik nöron, sinyalin gönderildiği nörondur ve sinaptik düğüm adı verilen yapısı üzerinden kimyasal sinyalleri (nörotransmitter) serbest bırakır.
A synapse
Sinaps, bir nöronun sinyalini bir başka nörona veya hedef hücreye iletmesi için gerekli olan bağlantı bölgesidir.
A synapse is formed by membrane of Presynaptic neurone or postsynaptic neuronewhich may or may not be separated by a gap called synaptic cleft
Bir sinaps, presinaptik nöron veya postsinaptik nöron membranlarından oluşur ve bunlar, aralarındaki boşluk olan sinaptik yarık ile ayrılmış olabilir veya olmayabilir.
neuromuscular junction
Neuromüsküler kavşak (veya nöromüsküler bağlantı), bir sinir hücresinin (motor nöron) kas hücresine bağlandığı noktadır.
The Axons transmit nerve impulses away from the cell body to a synapse or to aneuromuscular junction
Aksonlar, sinir impulslarını hücre gövdesinden sinapsa veya nöromüsküler kavşağa doğru iletir.
Synaptic knob possesses synaptic vesicles containing chemicals calledneurotransmitters
Sinaptik düğüm, nörotransmitterler adı verilen kimyasalları içeren sinaptik vezikülleri bulundurur.
as a bulb like structure
"As a bulb-like structure" ifadesi, bir şeyin ampul şeklinde veya bir ampule benzeyen bir yapıda olduğunu belirtir. Yani, sinaptik düğüm yapısı, ampul veya yuvarlak, şişkin bir şekle benzer şekilde sonlanır.
terminates
Terminates kelimesi, bir şeyin sonlanması veya bitişi anlamına gelir. Bir şeyin sonlandığı veya sona erdiği noktayı ifade eder. Bu bağlamda, "terminates", bir dalın veya yapının sonlanması anlamına gelir, yani aksonun dalları sinaptik düğüm adı verilen yapılarla sonlanır.
Each branchterminates as a bulb like structure called synaptic knob
Her dal, sinaptik düğüm adı verilen ampul benzeri bir yapı ile sonlanır.
Axon is long fiber and the distal end of which is branched.
Akson, uzun bir lif olup, uç kısmı dallanmış durumdadır.
All receptors of the body are modifieddendrites[but all dendrites are not receptors]
Vücuttaki tüm alıcılar, modifiye olmuş dendritlerdir (ancak tüm dendritler alıcı değildir).
These fibers transmit impulses towards the cell body so are alsoknown afferent process of neurons
Bu lifler, impulsları hücre gövdesine doğru ilettikleri için afferent süreçler olarak da bilinirler.
project out
"Project out" ifadesi, bir şeyin bir alandan dışarıya doğru uzanması veya çıkması anlamına gelir. Bu bağlamda, "project out" ifadesi, dendritlerin hücre gövdesinden dışarıya doğru uzandığını veya yayıldığını belirtir. Yani dendritler, hücre gövdesinden çıkarak çevreye doğru yayılmaktadır.
branch repeatedly
tekrar tekrar dallanmak
Short fibers which branch repeatedly and project out of the cell bodycalled dendrites.
Dendrite: Hücre gövdesinden dışarıya doğru dallanarak yayılan kısa liflerdir.
endoplasmic reticulum and the siteof protein synthesis
Nissl granülleri, nöronların hücre gövdesinde bulunan ve endoplazmik retikulum ile ilişkili granüllü yapılar olup, protein sentezi için kritik öneme sahiptir.
certain granular body is called nissl’s granules
Belirli bir granüler yapı, Nissl granülleri olarak adlandırılır.
The cell body contains cytoplasm with typical cell organelles
Hücre gövdesi, tipik hücre organelleriyle birlikte sitoplazma içerir
neurones do not divide as they are most differentiated cells of the nervous systemwith no centriole
Nöronlar, sinir sisteminin en farklılaşmış hücreleri oldukları için bölünmezler ve sentriol bulundurmazlar.
Neurones: structural and functional unit of neural system
Nöronlar: Sinir sisteminin yapısal ve fonksiyonel birimidir.
neurons are the basic cells, neuroglia are the supportive, nutritive andprotective cells of the nervous system.
Nöronlar temel hücrelerken, nöroglia hücreleri sinir sisteminin destekleyici, besleyici ve koruyucu hücreleridir.
There are two types of cells present in nervous system as neuron and neuroglia/glialcells
Sinir sisteminde bulunan iki tür hücre vardır: nöron ve nöroglia/glial hücreler.
Autonomic motor: Goes tosmooth muscle and gland cells.
Autonomic motor: Düz kaslara ve bez hücrelerine sinyal gönderir.
Otonom motor sinirler, bilinçli kontrol dışında çalışan organları ve yapıları (düz kaslar, kalp, sindirim sistemi, ter bezleri) kontrol eder. Otonom motor sinirleri, istemsiz kas hareketlerini ve organ işlevlerini düzenler.
Somatic motor Goes to skeletalmuscles.
Somatic motor: İskelet kaslarına sinyal gönderir.
Somatic motor sinirler, beyin ve omurilikten gelen motor komutları alarak iskelet kaslarına iletir, bu da bilinçli kas hareketlerini sağlar (örneğin, yürümek, yazı yazmak gibi).
Somatic afferent: All otherafferent nerves
Somatic afferent: Diğer tüm afferent sinirler.
Bu sinirler, vücudun dış yüzeyinden (deri, kaslar, eklemler gibi) gelen duyusal bilgileri merkezi sinir sistemine taşır. Somatic afferent, çevreden gelen tüm duyusal veriyi (dokunma, sıcaklık, ağrı) beyne ileten sinirlerdir.
Visceral afferent: Transmits fromthe internal organs to the center.
Visceral afferent: İç organlardan merkezi sinir sistemine (CNS) doğru impulsları ileten sinirlerdir.
Afferent sinirler, duyusal bilgileri taşıyan sinir lifleridir. Visceral afferent, iç organlardan (örneğin, kalp, akciğerler, sindirim sistemi) gelen duyusal verileri CNS'ye iletir.
regulatory
duzenlemek
Efferent fibers/motor nerves: this translate regulatory impulses from the CNS to theconcerned peripheral tissue/organ.
Efferent fibers / motor nerves: Bunlar, merkezi sinir sisteminden (CNS) ilgili çevresel doku/organlara düzenleyici impulsları ileten sinir lifleridir.
Afferent fibers/sensory nerves: these transmit impulse from tissue/organs to the CNS
Afferent fibers / sensory nerves: Bunlar, dokulardan ve organlardan merkezi sinir sistemine (CNS) doğru elektriksel impulsları ileten sinir lifleridir.
he nerve fibres
Nerve fiber (sinir lifi), sinir hücresinin (nöronun) uzun, ince bir uzantısıdır ve sinirsel iletimi sağlamak için elektriksel sinyalleri taşıyan yapıdır. Bir sinir lifi, genellikle bir akson olarak bilinir ve bu akson, sinir hücresinin bir bölgesinden diğerine bilgi ileten uzantıdır.
spinal cord
Omurilik, merkezi sinir sisteminin bir parçası olup, beyin ile vücudun geri kalan kısmı arasındaki iletişimi sağlar. Omurilik, omurga içinde yer alır ve omurga kemikleri tarafından korunur. Beyinden çıkan sinirler omurilik aracılığıyla vücudun çeşitli bölgelerine ulaşır. Aynı şekilde, vücuttan gelen duyusal bilgiler de omurilik aracılığıyla beyne iletilir.
includes brain and spinal cord and is the siteof information processing and contro
Beyin ve omuriliği içerir ve bilgi işleme ve kontrolün yapıldığı yerdir.
disposable
tek kullanımlık
Cook and Waite, the Roehr company began the production of disposablesyringes
Cook ve Waite, Roehr şirketi tek kullanımlık enjektörlerin üretimine başladı.
aspirated
Aspirasyon, enjeksiyon sırasında iğnenin içine doğru bir vakum oluşturarak, kan damarlarının içinde olup olmadığını kontrol etme işlemidir. Bu işlem, enjeksiyonun yanlış bir yere yapılmasını önler ve doğru bölgeye ilaç uygulandığından emin olmayı sağlar. Diş hekimliğinde aspirasyon özellikli enjektörler, bu güvenliği sağlamak amacıyla kullanılır.
fewer
daha az
A modification of the high pressure injectordesigned by Threw in 1912 wasmanufactured by a company that producesinjectors used in dentistry.
1912'de Threw tarafından tasarlanan yüksek basınçlı enjektörün bir modifikasyonu, diş hekimliğinde kullanılan enjektörler üreten bir şirket tarafından üretildi.
derivative
turevleri
opium derivative
Opium, haşhaş bitkisinin (Papaver somniferum) özünden elde edilen bir madde olup, içerdiği morfin ve kodein gibi bileşenler güçlü ağrı kesiciler (analjezikler) olarak kullanılır.
neuralgia
Nöralji, sinirlerin iltihaplanması veya hasar görmesi sonucu ortaya çıkan şiddetli ağrıya verilen isimdir.
subcutaneous
deri alti
used it for subcutaneousinjection of opium derivative in the treatment of neuralgia.
nöralji tedavisinde opium türevlerinin deri altına enjeksiyonu için kullandı.
screw
vida
screw plunger
vida pistonu
ceiling
tavan
In 1853, a French veterinarian developed a metal injector on the ceiling anddelivered the dose perfectly thanks to the screw plunger of this injector.
1853'te, bir Fransız veteriner, tavanda metal bir enjektör geliştirdi ve bu enjektörün vida pistonunun sayesinde dozu mükemmel bir şekilde uyguladı. "tavanda" ifadesi, enjektörün sabit bir yere monte edilmiş olduğunu veya belirli bir mekanizmaya sahip olduğunu gösterebilir.
In 1844, Francis Rynd began to inject drugs under the skin through a thin shaft.
1844'te, Francis Rynd, ince bir şaft aracılığıyla ilaçları deri altına enjekte etmeye başladı. Biyolojik Terim: Derinin altına, genellikle iğne veya benzeri ince bir aletle ilaç enjekte etmek için kullanılan uzun ince yapılar, örneğin enjeksiyon iğnesinin şaftı.
needle
igne
pointed
sivri uçlu
In 1841, Zophar Jayne developed an injector with a pointed needle.
1841'de, Zophar Jayne, uçlu iğneye sahip bir enjektör geliştirdi.
ophthalmicapplications
Oftalmik uygulamalar, gözle ilgili tedavi veya prosedürleri ifade eder.
n 1827, Von Neurer developed the first injector to inject drugs in ophthalmicapplications of animals
1827'de, Von Neurer, hayvanların oftalmik uygulamalarında ilaç enjekte etmek için ilk enjektörü geliştirdi.
In 1946, Gordh performed the first successful application of local anesthetic withlidocaine.
1946'da, Gordh lidokain ile lokal anestezi uygulamasını ilk kez başarılı bir şekilde gerçekleştirdi.
ester group
Ester grubu, kimyasal olarak, bir karbonil grubunun (C=O) bir oksijen atomu üzerinden bir alkil veya aril grubuna bağlanmasıyla oluşan bir fonksiyonel gruptur. Esterler, genellikle organik bileşiklerde bulunan ve genellikle meyve kokuları veya tatlarıyla ilişkilendirilen bileşiklerdir.
Kimyasal yapı: Ester grubu genel olarak şu şekilde yazılır: R-COO-R', burada:
R ve R' alkil veya aril gruplarını temsil eder, COO ise karbonil (C=O) ve oksijen (O) arasındaki bağları gösterir
Lidocaine has become the most popular local anesthetic agent, replacing procainein clinical practice because it is more effective and less allergic than procaine, anester group anesthetic.
Lidokain, klinik uygulamalarda prokainin yerini alarak en popüler lokal anestezik ajan haline gelmiştir, çünkü prokain (bir ester grubu anesteziği) ile kıyaslandığında daha etkili ve daha az alerjik bir bileşiktir.
amide group
Amide group (amide grubu), kimyada, bir karbonil grubunun (-C=O) bir nitrojen atomuna (-NH2) bağlanmasıyla oluşan organik bileşiklerin fonksiyonel grubudur. Amide grubu, genellikle -CONH2 şeklinde yazılır ve organik kimyadaki birçok bileşiğin temel yapı taşıdır Fonksiyonel grup, bir organik bileşiğin yapısında yer alan ve bileşiğin kimyasal özelliklerini belirleyen özel bir atom veya atom grubu anlamına gelir. Bir bileşiğin fonksiyonel grubu, o bileşiğin reaktivitesini, özelliklerini ve davranışlarını yönlendiren temel yapıdır.
The discovery of procaine isconsidered to be the beginning of the modern era in local anesthesia.
Prokainin keşfi, lokal anestezide modern dönemin başlangıcı olarak kabul edilir.
substitute
yerine geçmek
began to be used as a substitute for cocaine.
Kokainin yerine kullanılmaya başlandı.
parenteral applications.
Parenteral uygulama, genellikle damar içine, kas içine veya deri altına yapılan enjeksiyonları ifade eder.
orthoform,nirvanine and neoorthoform as a result of their studies.
yaptığı çalışmalar sonucunda ortoform, nirvanin ve neoortoform gibi bazı anestezik ajanları keşfetmiştir.
addiction
bağımlılık
negative properties of cocaine such as addiction in long-term use.
Kokainin uzun süreli kullanımda bağımlılık gibi olumsuz özellikleri.
side effects
yan etkileri
sought
Sought, "seek" fiilinin geçmiş zaman halidir ve "aramak" veya "bulmaya çalışmak" anlamına gelir. Yani, bir şeyin peşinden gitmek ya da bir şeyi elde etmeye çalışmak anlamında kullanılır.
However, researchers have sought a new localanesthetic
Ancak, araştırmacılar yeni bir lokal anestezik arayışına girmiştir
Heinrich Braun stated that adrenaline can be used as a 'chemical tourniquet'(1903). When adrenaline was added to cocaine, it reduced the absorption ofcocaine and prolonged the duration of anesthesia. Thus, the dose of cocaine usedfor anesthesia was also limited
Heinrich Braun, adrenalinin 'kimyasal turnike' olarak kullanılabileceğini belirtti (1903). Adrenalin kokainle karıştırıldığında, kokainin emilimini azalttı ve anestezinin süresini uzattı. Böylece, anestezi için kullanılan kokain dozu da sınırlanmış oldu.
However, with this approach, its use has been limited in some cases, as tissuedamage occurs and tourniquet application cannot be applied in areas such asinside the mouth.
Ancak, bu yaklaşım ile kullanım bazı durumlarda sınırlanmıştır, çünkü doku hasarı meydana gelir ve turnike uygulaması ağız içi gibi alanlarda yapılamaz.
For this purpose, they started to apply a tourniquet to the procedure area both toextend the duration of anesthesia and to limit the dose of cocaine.
Bu amaçla, anestezinin süresini uzatmak ve kokain dozunu sınırlamak için işlem bölgesine turnike uygulamaya başladılar.
Cocaine has been shown to be effective as a local anesthetic, but a new method hasbeen sought to extend the duration of anesthesia.
Kokainin lokal anestezik olarak etkili olduğu gösterilmiştir, ancak anestezinin süresini uzatmak için yeni bir yöntem aranmıştır.
Following the discovery of cocaine as a local anesthetic, William Halsted first usedcocaine to block the nerves in the mouth. (1884)
Kokainin lokal anestezik olarak keşfinden sonra, William Halsted, kokaini ağızdaki sinirleri bloke etmek için ilk kez kullandı.
numbness
uyuşukluk
deprives
mahrum eder
n addition, in order to describe the anesthetic efficacy of cocaine, they used thedefinition of "substance that deprives the tongue of feeling and taste and providesnumbness of the tongue nerve".
Ayrıca, kokainin anestezik etkinliğini tanımlamak için, "dili his ve tat duygusundan mahrum bırakan ve dil sinirinin uyuşmasını sağlayan madde" tanımını kullandılar.
Albert Niemann obtained the alkaloid, which is the extract of cocaine, in pure formand named it as "cocaine" in order to show that the source of the drug is "coca" andan alkaloid. (1859)
Albert Niemann, kokainin ekstresi olan alkaloidi saf formda elde etti ve ilacın kaynağının "koka" ve bir alkaloid olduğunu göstermek amacıyla buna "kokain" adını verdi. (1859).
Following this, the most important discovery was that August Bier performed spinalanesthesia for surgical purposes for the first time in 1898 by applying 0.5% cocaineintratracheal.
Bunu takiben, en önemli keşif, August Bier'in 1898'de cerrahi amaçlarla 0.5% kokain uygulayarak omurilik anestezisi uyguladığı ilk kezdir.
The beginning of modern local anesthesia began in 1884 when Carl Koller, anophthalmologist, showed that topical cocaine creates surgical anesthesia in the eye.
Modern lokal anestezinin başlangıcı, 1884'te bir göz doktoru olan Carl Koller'in, topikal kokainin gözde cerrahi anestezi oluşturduğunu göstermesiyle başladı.
The first substance to be used as a localanesthetic was cocaine, isolated from the leavesof the coca plant.
Yerel anestezik olarak kullanılan ilk madde, koka bitkisinin yapraklarından izole edilen kokain idi.
With the discovery of potent non-glowing and non-flammable fluorinatedhydrocarbons (1951) and the introduction of the compound named halothane(1956), the use of ether anesthesia came to an end.
Güçlü, ışık yaymayan ve yanıcı olmayan florlanmış hidrokarbonların keşfi (1951) ve halotan adı verilen bileşiğin tanıtılması (1956) ile eter anestezisinin kullanımı sona erdi."
The entire effort was focused on finding a compound that was much more stable,non-flammable, and non-explosive.
Tüm çaba, çok daha stabil, yanıcı olmayan ve patlayıcı olmayan bir bileşik bulmaya odaklandı
flammable
yanıcı
However, it was flammable and explosive like ether.
Ancak, eter gibi yanıcı ve patlayıcıydı
Cyclopropane had all the properties of ether and its most important advantage wasthat it could be stored in tubes.
Siklopropan, eterin tüm özelliklerine sahipti ve en önemli avantajı, tüplerde saklanabilmesiydi.
The ether, which is considered to be the most stable agent among anestheticagents, continued to be used as a single agent for a long time until cyclopropanewas introduced
Anestezik ajanlar arasında en stabil ajan olarak kabul edilen eter, siklopropan tanıtılana kadar uzun süre tek başına ajan olarak kullanılmaya devam etti.
He designed a device to safelyapply ether and a mask for chloroform
Eteri güvenli bir şekilde uygulamak için bir cihaz ve klorofom için bir maske tasarladı.
John Snow (1813-1858), considered theleader of modern anesthesia, was one ofthe first physicians to study and calculateether and chloroform dosages asanesthetics.
Modern anestezinin lideri olarak kabul edilen John Snow (1813-1858), eter ve klorofom dozajlarını anestezik olarak inceleyen ve hesaplayan ilk hekimlerden biriydi.
It wasalso revealed that it could cause liver failure.
"Ayrıca karaciğer yetmezliğine neden olabileceği ortaya çıkmıştır."
Chloroform was preferred in some centersbecause ether causes vomiting and isvolatile-flammable-explosive.
Klorofom, eterin kusmaya neden olması ve uçucu-yanıcı-patlayıcı olmasi nedeniyle bazı merkezlerde tercih edilmiştir.
Nitrous oxide; while it can cause asphyxiawhen applied alone, it was frightening thatthe ether was highly flammable andexplosive
Azot oksit; tek başına uygulandığında asfiksiye neden olabilirken, eterin son derece yanıcı ve patlayıcı olması korkutucuydu."
Although nitrous oxide, ether, and chloroformwere the three major inhalational anestheticsof the 19th century, they had significantproblems.
"Azot oksit, eter ve klorofom, 19. yüzyılın üç ana inhalasyon anesteziği olmasına rağmen, önemli sorunlara sahiptiler."
French and British surgeons used chloroform duringthe Crimean War, while American surgeons heavilyused ether anesthesia.
Fransız ve Britanyalı cerrahlar, Kırım Savaşı sırasında klorofom kullandılar, oysa Amerikalı cerrahlar yoğun bir şekilde eter anestezisi kullandılar.
James Young Simpson, a professor of surgery inEdinburgh, tried chloroform on himself and hisfriends with the advice of his friend David Waldie,who was a chemist.
Edinburg'da cerrahi profesörü olan James Young Simpson, kimyager olan arkadaşı David Waldie'nin tavsiyesiyle, klorofomu kendisi ve arkadaşları üzerinde denedi."
After the synthesis of chloroform (1831) and therealization of its anesthetic properties
Klorofomun sentezinin (1831) ve anestezik özelliklerinin farkına varılmasının (1847) ardından,
analgesic
Analgesic, ağrı kesici veya ağrı giderici anlamına gelir.
Swiss doctor and chemist Paracelsus (1493-1541), who is considered to be one ofthe important scientists of the 16th century and one of the founders of modernmedicine, discovered the analgesic properties of ether in chickens.
ether
Ether, kimyasal olarak diyot eter (R-O-R') sınıfına ait bir bileşiktir ve organik çözücü olarak yaygın şekilde kullanılır. Tarihte, özellikle cerrahi anestezide önemli bir yer tutmuştur. Anestezi amaçlı kullanılan ether, diethyl ether olarak bilinen ve genel anestezi sağlamak için tercih edilen bir bileşiktir.
He successfully operatedon his patient by giving this substance orally
Bu maddeyi ağız yoluyla vererek hastası üzerinde başarılı bir operasyon gerçekleştirdi
He obtained a substance calledtsüsensan from the asagao plant, which resembles Tatula.
Tatula'ya benzeyen asagao bitkisinden tsüsensan adı verilen bir madde elde etti
steps paving the way
yolu açan adımlar
Most of the important steps paving the way for general anesthesia in modernsurgery have been taken in the western world.
Modern cerrahide genel anesteziye giden yolu açan önemli adımların çoğu batı dünyasında atılmıştır.
iron rods
demir çubukları
immersed
daldırılmış
This method, which is based on patients holdingiron rods immersed in a magnetic fluid-filledcontainer, was widely used to relieve surgicalanesthesia until the 1840s, when artificialanesthesia was developed and it was called"Mesmerism".
Bu yöntem, hastaların manyetik sıvı ile dolu bir kaba batırılmış demir çubukları tutmalarına dayanıyordu ve yapay anestezi geliştirildiği 1840'lara kadar cerrahi anesteziyi hafifletmek için yaygın olarak kullanıldı ve 'Mesmerizm' olarak adlandırıldı
pioneered
öncü oldu
German physician Franz Anton Mesmerpioneered contemporary hypnosis in 1775 withhis teaching of "animal magnetism".
Alman hekim Franz Anton Mesmer, 1775'te 'hayvan magnetizması' öğretisiyle çağdaş hipnozun öncüsü olmuştur.
Compression and cold application to nerve roots were also applied by the Romans inorder to reduce the pain.
Ağrıyı azaltmak amacıyla, Romalılar da sinir köklerine baskı ve soğuk uygulama yapmışlardır."
Surgical intervention could be performed untilthe patient regained consciousness in this way.
"Bu şekilde, hasta bilincini geri kazanana kadar cerrahi müdahale gerçekleştirilebilirdi."
Another strange method is a blow to the head that is "severe enough to break theshell of an almond, but not the core".
Bir diğer tuhaf yöntem, 'bademin kabuğunu kıracak kadar sert, ancak içini kırmayacak kadar hafif' bir baş darbesidir."
strangulation
boğma
asphyxia
oksijensizlikten boğulma
consciousness
bilinç
Anesthesia caused by loss of consciousness caused by asphyxia resulting fromstrangulation was applied in Italy until the end of the 17th century.
Boğma sonucu oluşan asfiksi nedeniyle bilinç kaybına bağlı anestezi, 17. yüzyılın sonuna kadar İtalya'da uygulanmıştır.
A strange method used for surgery is the method of strangulation (asphyxia).
Cerrahi için kullanılan tuhaf bir yöntem, boğma (asfiksi) yöntemidir."
soporophic sponge
(uyku verici sünger),
Immediatelybefore the operation, the sponge would be moistenedand held on the patient's nose, the patient wouldbecome unconscious.
Ameliyattan hemen önce sünger ıslatılır ve hastanın burnuna tutulurdu, böylece hasta bilinçsiz hale gelirdi.
The sponge was soaked in a solution inwhich opium, ginseng, hemlock juice and some othersubstances were dissolved and dried.
Sünger, afyon, ginseng, baldıran zehiri suyu ve diğer bazı maddelerin çözeltisine batırılıp kurutulurdu.
Humankind's first success against pain has been achieved with the use of poppy(opium), mandragora (mandrake), hyoscyamus (henbane) and alcohol.
İnsanlığın ağrıya karşı ilk başarısı haşhaş (afyon), adamotu (mandrake), şeytantersi (henbane) ve alkolün kullanımıyla elde edilmiştir."
Homer tells that in Odysseus, the Greeks also used many herbs and drugs to createsleep. One of them is the lotus flower.
Homeros, Odysseia’da Yunanlıların uyku yaratmak için birçok bitki ve ilaç kullandığını söyler. Bunlardan biri lotus çiçeğidir."
Along with sedation techniques
Sedasyon teknikleriyle birlikte.Sedation techniques (sedasyon teknikleri), bir kişinin bilinç seviyesini geçici olarak düşürmek ve rahatlamasını sağlamak amacıyla kullanılan yöntemlerdir.
central nervous system
Central nervous system (CNS), yani merkezi sinir sistemi, vücudun tüm sinirsel faaliyetlerini yöneten ve kontrol eden ana yapıdır. Merkezi sinir sistemi, beyin ve omurilik olmak üzere iki ana bileşenden oluşur.
drug-induced loss of response to all external stimuli
ilaçla indüklenen tüm dış uyarıcılara yanıt kaybına yol açan
suppression of conduction
iletim baskılanması
nerve endings
Nerve endings (sinir uçları), sinir sisteminin uç kısımlarında bulunan ve çevreden gelen duyusal bilgileri (örneğin, ağrı, sıcaklık, basınç) algılayan yapılardır.
Detaylı Açıklama: Yapısı:
Sinir uçları, sinir hücrelerinin (nöronların) en uç bölümleridir. Bu uçlar, genellikle deri, kaslar ve organlarda bulunur ve çevredeki fiziksel veya kimyasal uyarıları algılar.
depression of nerve endings
sinir uçlarının baskılanması
numbness
hissizlik
an"
An-": Yunanca kökenli bir önek olup "olumsuzluk" ya da "yokluk" anlamı taşır. Örneğin, "an-" ifadesi bir şeyin eksik olduğunu belirtir.
suffixes
ekler
Fluorescence
Floresans, bir maddenin üzerine düşen ışığı emerek, enerjisini daha uzun dalga boyunda (daha düşük enerjili) bir ışık olarak yeniden yayması olayıdır.
Mandibular canal superposition (Increasing verticalangle)
Mandibular kanal (alt çenedeki sinirlerin geçtiği kanal), diş kökleriyle aynı hizaya denk geldiğinde üst üste binme meydana gelir. Bu, özellikle alt çene azı dişlerinin görüntülenmesinde zorluk yaratabilir. Dikey açının artırılması, mandibular kanalın köklerin üzerine daha fazla çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle dikey açı, bu tür sorunları minimize edecek şekilde ayarlanmalıdır.
Foramen mentale superposition
Mental foramen (alt çenedeki sinir ve damarların geçtiği açıklık), diş kökleriyle aynı hizaya geldiğinde röntgende bu yapılar üst üste binebilir. Bu, kök uçlarında lezyon varmış gibi yanlış bir izlenim yaratabilir. Röntgen çekiminde doğru mesial-distal açılandırma yapılmazsa bu durum ortaya çıkar.
Prominence of lingual tubercles
Lingual tüberküller (dişin dil tarafındaki çıkıntılar), filme daha yakın olduğunda röntgende daha belirgin ve daha büyük görünebilir. Bu, film ile dişin konumlandırılması arasındaki mesafeye bağlıdır. Lingual tüberküllerin belirginleşmesi, dişin anatomik yapısını doğru anlamada zorluk yaratabilir.
Elongation of thepalatal-lingual root, shortening of the root image
Dikey açı artırıldığında, dişin palatal (damak tarafı) veya lingual (dil tarafı) kökü röntgen görüntüsünde daha uzun görünebilir. Ancak bu, kökün gerçek boyutunu yansıtmaz; radyografik distorsiyon (bozulma) nedeniyle oluşur. Aynı zamanda kökün diğer bölümleri kısalmış gibi görünebilir. Bu, doğru teşhis için istenmeyen bir durumdur.
Elongation
Uzama
Zygomatic process superposition
Zigomatik prosesin üst üste binmesi (superpozisyon), zigomatik prosesin (elmacık kemiği uzantısı) röntgen görüntüsünde diğer anatomik yapılarla, özellikle de diş kökleriyle aynı hizada yer alması durumunu ifade eder. Bu, röntgen filmlerinde bazı bölgelerin üst üste görünmesine neden olabilir ve bu da önemli detayların net bir şekilde görülmesini zorlaştırabilir.
Neden Olur? Zigomatik proses yoğun bir kemik yapıdır ve röntgen ışınlarını güçlü bir şekilde bloke eder, bu nedenle radyografide parlak (radyopak) bir görüntü oluşturur. Özellikle üst çene dişlerinin köklerinin röntgeni çekilirken zigomatik proses, diş kökleriyle aynı hizaya denk gelebilir. Bu durumda köklerin tam yapısını veya çevresindeki lezyonları görmek zorlaşabilir. Paralel Tekniğin Önemi Paralel teknik, röntgen çekiminde film düzlemini dişin uzun eksenine paralel, röntgen ışını düzlemini ise bu eksene dik bir şekilde ayarlamayı amaçlar. Bu teknik sayesinde:
Zigomatik prosesin neden olduğu üst üste binme (superpozisyon) en aza indirilir. Diş kökleri ve çevresindeki yapıların daha net görüntülenmesi sağlanır. Anatomik yapılar arasındaki hizalama hataları ortadan kaldırılır. Özet Zigomatik prosesin üst üste binmesi, özellikle üst çene dişlerinin köklerinin röntgen görüntüsünde ortaya çıkan bir sorundur. Paralel teknik, bu sorunu çözmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu teknikle daha doğru teşhis ve tedavi planlaması yapılabilir.
Position of the palatal root
Röntgenografi ile Köklerin Konumunun Belirlenmesi
EccentricAngulation
Röntgen ışınının dişin uzun ekseninden sapmış bir açıyla yönlendirilmesi durumudur. Bu açı, dişin yapısını daha iyi görmek ve belirli lezyonları veya yapıları değerlendirmek için kullanılır.
Situations where periapicalradiographies cannot be taken
Periapikal röntgenlerin alınamayacağı durumlar.
Large lesions that do not fit into theperiapical radiographs
Periapikal röntgenlere sığmayan büyük lezyonlar.
The angle between the film plane of the central rayand the long axis of the tooth must be perpendicularto the mid-angle
Filmin düzlemi ile merkezi ışının uzun ekseni arasındaki açı, orta açıya dik olmalıdır.
rovides a high level of necessary information to beobtaine
Gerekli bilgilerin yüksek seviyede elde edilmesini sağlar.
he film is held steady by the patient during the X-ray
Film, hasta tarafından X-ray sırasında sabit tutulur.
The film is completely in contact with the crown ofthe tooth.
Film, dişin taç kısmı ile tamamen temas halindedir.
The plane of the mouth should be parallel to theground
Ağzın düzlemi yere paralel olma
Pre-operativeWorking lenght determinationMaster coneObturationPost-operativeFollow-up
Pre-operative Ön-operatif
Working length determination Çalışma uzunluğunun belirlenmesi
Master cone Ana koni
Obturation Doldurma
Post-operative Post-operatif (Ameliyat sonrası)
Follow-up Takip
pulp caps and amputations
Pulpa kapama, dişin pulpasının zedelenmiş veya iltihaplanmış kısmını korumak amacıyla yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu işlem, dişin pulpasını tam olarak çıkarmaz; yerine, pulpa üzerini koruyucu bir malzeme ile kapatarak pulpanın iyileşmesini ve sağlıklı kalmasını sağlamayı amaçlar.Amputasyon, dişin pulpasının bir kısmının veya tamamının çıkarılması işlemidir. Dişin kök kanal tedavisi sırasında, enfekte olmuş veya hasar görmüş pulpa dokusu temizlenir ve çıkarılır.
To diagnose hard tissue changesTo determine root canal number, localization, shape, width, directionTo detect the proximity of fractures, caries, restorations to the pulpTo detect pulp stones, dystrophic calcification and internal-externalresorption,To evaluate outcomes of pulp caps and amputationsTo detect working lengthTo evaluate previous endodontic treatmentsTo detect the presence of separated filesTo evaluate root canal obturationsTo evaluate apical lesionsPeriradicular surgeryRoutine controls in endodontic treatment success evaluation
To diagnose hard tissue changes Doku sertliği değişikliklerini teşhis etmek
To determine root canal number, localization, shape, width, direction Kök kanalının sayısını, yerini, şeklini, genişliğini, yönünü belirlemek
To detect the proximity of fractures, caries, restorations to the pulp Fraktürlerin, çürüklerin ve restorasyonların pulpaya yakınlığını tespit etmek
To detect pulp stones, dystrophic calcification and internal-external resorption Pulpa taşlarını, distrofik kalsifikasyonu ve iç-dış rezorpsiyonu tespit etmek
To evaluate outcomes of pulp caps and amputations Pulpa kapama ve amputasyonların sonuçlarını değerlendirmek
To detect working length Çalışma uzunluğunu tespit etmek
To evaluate previous endodontic treatments Önceki endodontik tedavileri değerlendirmek
To detect the presence of separated files Ayrılmış dosyaların varlığını tespit etmek
To evaluate root canal obturations Kök kanal dolumlarını değerlendirmek
To evaluate apical lesions Apeks lezyonlarını değerlendirmek
Periradicular surgery Periradiküler cerrahi
Routine controls in endodontic treatment success evaluation Endodontik tedavi başarı değerlendirmesinde rutin kontroller
Root canalfilling adequacy check
Kök kanal dolgusunun yeterliliği kontrolü
Popularization of the parallelingtechnique
Paralel tekniklerin yaygınlaşması
saucering
kase şekli verme olarak çevrilebilir.
Can be appliedwhen there is no remaining enamel at the gingival margin
Gingival marjda kalan mine olmadığında uygulanabilir.
GIC is used to replace the dentin and also fill the cervical part of thecavity which results in a part of the GIC being exposed to the oral environment
GIC, dentini yerine koymak ve kavitenin servikal kısmını doldurmak için kullanılır, bu da GIC'nin bir kısmının oral çevreye maruz kalmasına neden olur.
gingival margin
dişin mine kısmı ile dişeti arasındaki sınırdır.
Can be applied when there is remaining enamel at the gingival margin
Gingival marjda kalan mine olduğunda uygulanabilir.
But if composite is being placed over a resin modified glassionomer, then it is not compulsory to etch the resin-modified glass ionomer, due to chemical HEMAbond
Ancak, kompozit reçine reçineli modifiye bir cam iyonomer üzerine yerleştiriliyorsa, kimyasal HEMA bağından dolayı reçineli modifiye cam iyonomeri aşındırmak zorunlu değildir.
f a composite restoration is to be doneover a conventional glass ionomer, then both glass ionomer and enamel are etched before placingbonding agent and composite resin
Eğer bir kompozit restorasyon, geleneksel bir cam iyonomer üzerine yapılacaksa, bonding ajanı ve kompozit reçine yerleştirilmeden önce hem cam iyonomer hem de mine aşındırılır.
Composite resin bonds micromechanically to set glass ionomers and chemically tohydroxyethylmethacrylate in resin modified glass ionomers.
Kompozit reçine, sertleşmiş cam iyonomerlere mikromekanik olarak ve reçineli modifiye cam iyonomerlerde hidroksietilmetakrilata kimyasal olarak bağlanır.
Over it, composite resin is placed so as to have better occlusal wearand esthetics
Üzerine, oklüzal aşınma ve estetik için daha iyi özelliklere sahip olacak şekilde kompozit reçine yerleştirilir.
In this, first the tooth is restored with GIC because of its chemical adhesionto dentin and fluoride release.
Bu teknikte, önce diş GIC ile restore edilir çünkü GIC'nin dentine kimyasal yapışması ve florür salınımı vardır.
This technique is especially useful in situations when strength and pleasingesthetics are essential.
Bu teknik, dayanıklılığın ve hoş estetiğin önemli olduğu durumlarda özellikle faydalıdır.
GIC is placed as a liner or base, followed by placement of a resincomposite resin.
GIC, astar veya baz olarak yerleştirilir, ardından kompozit reçine yerleştirilir.
Moreover, tunnelpreparations are harder to perform, involve more difficulties in the removal of carious dentinbecause of the limited access, and have an increased risk of pulp involvement and fracture of themarginal ridge
Ayrıca, tünel hazırlıkları yapmak daha zordur, sınırlı erişim nedeniyle çürük dentininin çıkarılmasında daha fazla zorluk içerir ve pulpa dahil olma ve marjinal sırtın kırılması riski artar.
ccording to many authors, the tunnel has no advantages over the slot
Birçok yazara göre, tünelin slota göre hiçbir avantajı yoktur.
The tunnel restoration may have a limited life expectancy and should only be used in patients withlow caries activity
Tünel restorasyonu sınırlı bir ömre sahip olabilir ve yalnızca düşük çürük aktivitesine sahip hastalarda kullanılmalıdır.
Secondary caries is an important cause of failure and this becomes apparent in studies after 3years
Sekonder çürükler, başarısızlığın önemli bir nedenidir ve bu, 3 yıl sonra yapılan çalışmalarda ortaya çıkar.
The radiopacity of Fast glass ionomer is greater than that of other high-viscosity glass ionomers
Fast cam iyonomerin radyopaklığı, diğer yüksek viskoziteli cam iyonomerlerden daha büyüktü
At this point all infected dentin will have been removed.
Bu noktada, tüm enfekte dentin çıkarılmış olacaktır
Excavate the lesion until the spoon “rings” againstaffected dentin
Lezyonu, kaşık "zil" sesi yapana kadar kazıyın, bu, etkilenmiş dentine karşı yapıldığını gösterir.